28 Ekim 2010 Perşembe

Hedef: Biraz buruk da olsa Kapadokya..

Eveeet.. Gidiyoruz.. Uzun zamandır kaçmak istiyorduk İstanbul'dan, fırsat bulamamıştık. Bu sefer eşşeği sağlam kazığa bağlayalım dedik ama kazığın sağlam olmasıyla ilgisi yokmuş işin.. 

Kural 1: Bi şeyi çok isteme!
Kural 2: Plan yapma! 

Çok istediğimde ya da önceden planlar yaptığımda illa ki bi şey çıkıyor.. Bu seferki patron gazabı değil, sağlık meselesi. Uzun zamandır hasta olan anneannem ağırlaştı iyice.. Elim gözüm telefondaydım bütün gün.. Pek tatlı bi tatil olmicak bizim için, hatta hiç gitmek gelmiyor içimden ama annem "hayat devam ediyor" olarak değerlendiriyor bu durumu.. 

Aklım burdayken nasıl olucak bilemiyorum ama yola çıkıyoruz birazdan... Sabaha Kapadokya'dayız.. 



Ayçi kart mart atma demişti, atmicam! =)
Çanak çömlek yapıcam gidip en fazla.. 
Herkese iyi tatiller şimdiden..
En çok da bize.. =)

26 Ekim 2010 Salı

Bi asıl bi suret.. =)

Bi asıl bi suret olsam mesela.. =) Suretim keyifsiz günlerde benim yerime işleri halletse..
Bugün hemen talep ediyorum böyle bi şeyi!
Keyifsiz günümdeyim.. 
Mıy mıy takılıyorum.. 
Bi sürü iş beni bekliyor, ben elimin ucuyla yapıyorum.
Sadece Perşembe akşamı olsun istiyorum.
Sessizlik boğdu beni biraz önce...
Birsen Tezer açtım.. Ama günüme uymadı.. Zuhal Olcay geçti aklımdan ama yok! O da değil aradığım.. 
Ne dinlesem ne dinlesem diye dolanırken Jehan Barbur geldi aklıma. Çok severim ben onun dingin sesini.. Birkaç şarkı dinledim.. 
Sonra...
En sevdiğimi de her zamanki gibi sona sakladım.. 
Ruh hastası mıyım acaba?! 
Böyle bi takıntım var.. Yemekte, kitapta, müzikte, filmde... Her konuda en sevdiğimi sona saklıyorum! =))
Neyse..
Şarkı başladığı anda yağmur dindi..
Hem de tam "Sen.. Yağmur sonrası..." derken! Elimi yanağıma koyup en az 10 kere dinledim şarkıyı.. Yetmedi, bi o kadar da klibini izledim! 
 Evimde olmak istedim bi an... 



Konudan bağımsız.. Bana bugün uzun zamandır kimsenin yapmadığı bi şeyi yaptı Duygu: ELMA ŞEKERİ aldı! =)))
Ben de onun diline güzeeel bi Jehan şarkısı doladım.. =) Çıkar ilişkisi içindeyiz kendisiyle çok fena..
Gerçi ne istersen yaparım deyip bi masajı bile çok gördü bana ama.. 
Neyyyssse... 
Yemeye kıyamadığım bi elma şekerim var şu an.. =))
 Yemekten sonra yesem mi napsam?!
=)

20 Ekim 2010 Çarşamba

Sempozyum bombaları! =)))


Efendiiiimmm.. Aslında şu an "Genç Bakış"  hazırlıklarında olmalıydım ama Allah halime acıdı! Sabah birilerinin sempozyum hazırlıklarıyla ilgilenmesi gerekiyordu ve o şanslı kişi ben oldum! =))
Eve gönderildim çok şükür.. 


Bu sempozyumda sadece sunum yapıp oturumlara giren bir katılımcı değilim, çünkü ev sahibiyiz... Düzenleme kuruluyuz.. Haliyle sunumlar dışında da pek çok görev üstleniyoruz. 
Benimkilerden ilki kayıt masası.. 


Para işleri, kayıt işleri falan.. Pis işler aslında.. Bir sürü insanla para muhabbetine girmek o kadar hoş değil yani.. Ama işin güzel tarafı bu bi sürü insanın bi sürü ilginçliklerinin olması..
Çok büyük dumur anları vardı ilk iki günümüzde! 
 Hepsini anlatamayacak kadar bitkinim sanırım ama bi tanesini anlatsam hepsine bedel zaten.. ,
Yeter de artar bile...
Durum şöyle gelişir;
Morelma kayıtmasasında beklerken son derece panik bir kız masaya yaklaşır.. 
Ve sorar..

facebook katılımcısı: konuşma başladı mı?!?!
morelma: evet, katılımcı mısınız?
f.k.: evet.. 

 morelma: isminiz?
f.k.: ay hecelemem lazım şimdi! A... B... C... (burda ismin tamamı duyulur)
 
morelma: isminiz yok listede..
f.k.: benim ismim listede yoktur, FACEBOOK KATILIMCISIYIM BEN!...
 
morelma: ....?!!?!?!?.....

İtiraf ediyorum, bi süre kendime gelemedim.. "Allahım kör et beniğğğğ" şarkıları söylemeye başladım.. Günün sonunda canım arkadaşımla yaşadıkları konuşurken bazıları o kadar eski geldi ki.. 
Sanki bi hafta geçmiş gibi dedi Duygu...


Sanırım haklıydı... 

=))

Bu bir hafta gibi yaşanan bugünü en az bir hafta uyuyarak bitirmek vardı amaaa...
Aaaaahhh ahh!

17 Ekim 2010 Pazar

İddia ediyorum! Bu hafta bitmeeeez..

Bu hafta bitmez.. Öyle böyle değil.. Gerçekten bitmez.. 
He olur da biterse Cuma akşamından itibaren ipimi koparmaya hazırlanıyorum! 


Haftalık planımız şöyle.. 

Pazartesi.. 
Sempozyum hazırlıkları, akşam ise İstanbul2010 kapsamında düzenlenen İstanbul'un Saklı Türküleri konserimiz var. Bu konser, yıllardır gizli tutulan Ankara Devlet Konservatuarı Arşivlerinden elde edilen türkülerden oluşuyor.. Biraz tarihi bir durum yani..
20:00'da Cemal Reşit Rey'de..

Salı..
Sabah sempozyum başlıyor.. Öğleden sonra Müzik Biliminde Gençler Semineri'nde benim de sunumum var.. Biraz enerji toplamak için evimdeyim salı akşamı.. 

Çarşamba!!!!!
Ah şu Çarşamba... 
Müzikte  Temsil&Müziksel Temsil Sempozyumu'nun açılışı.. Bütün gün oturumlar.. Akşam Gala yemeği.. Daha da acıklısı saat 23:00.. Abbas Güçlü ile Genç Bakış ilk defa bir konservatuarda, İTÜ'de yapılıyor..  Oradayız haliyle.. Gece 03:00'da bitiyor ve ben ya okulda yatıyorum, ya da canım arkadaşım Duygu'nun başına ekşiyorum =))

Perşembe.. 
Sempozyum devam ediyor ama sabaha karşı okuldan çıkmış yorgun bi bünye olarak bendeniz ayakta uyuyorum.. Allah vere de çok sorumluluk yüklenmesem.. =)

Cuma.. 
Sempozyumun kapanış günü.. Akşama kadar sunumlar devam ediyor tabii ama inşallah akşam bitiyor... Burda yorgun ama mutlu suratlarla fotoğraf çektiriyoruz, ekipmanları topluyoruz falan..

Sonra?!

Beni tutabilene aşkolsuuuuun! =)) 

Haftasonu planlarımı ucuca ekliyorum.. Şimdiden saat saat doldurdum.. Yeter ki gelsin! =)

15 Ekim 2010 Cuma

Biri benim aklımdakileri yazmalı! =)

Evet.. Bu aralar ben düşünmeliyim, birileri yazmalı benim yerime..
Neyse.. Şimdilik böyle bir teknolojiye sahip değiliz..
En son doğumgünü kızıydım malum.. =))
Canım kocam muhteşem bi sürpriz hazırlamış bana.. 
Son günlerdeki salya sümük ağlamlarımdan sonra doğumgünü sürprizi olarak annemi getirmiş bana =) 
Nereye gideceğimizi söylemedi günlerce.. Annemin bizi başbaşa bırakmak istediğini, kesinlikle gelmeyeceğini söyledi..
Yıkılıdım! 
Annem doğumgünümde yalnız bırakmıştı beni.. Üstelik en ihtiyacım olduğu zamanda!
Ama yapmazdı ki... Yanımda olurdu hep! Söz vermişti.. 
Neyse son ana kadar benim tüm mızıkçılığıma, sürprizlerini mahvetme çabalarına rağmen son ana kadar beni ağlatmayı başardılar! 
Hayır içleri nasıl el verdi bilmiyorum ama sürprizden gözleri dönmüştü sanki =)))
Kocam yolladığı çiçekte "Tostumu yedim, Üsküdarda bekliyorum" demişti son derece ormantik bi şekilde! =)

Neyse uzatmiyim Salacak'ta buluşalım dedik.. Koskoca Salacak'ta benim için en belirgin yer Kızkulesi'ydi. Orda bekleyelim dedim. Annem de beni yalnız bırakmamak için benimle Üsküdar'a kadar geldi, arkadaşlarıyla buluşacaktı güya! =) 
Başladık beklemeye.. Görevliler geçicek misiniz dedi, hayır dedik.. Meğer geçicekmişiz! =))) Rezil olduk adamlara bildiğin! 
Kız kulesi'ne geçicez diyince değil de annem de motora bizimle binince delirdim sevinçten! =))

Süppper bi geceydi.. Ve annem beni yılda bikaç kez doğurmalıydı! =)))

 İşte bu kadın benim doğumgünü hediyem...

Bu daaa insanı şımartmayı en iyi bilen adam ve ben.. =)))





Tatlı sohbetimizde paparazzi kocaya yakalanınca... =))


Gözlük camlarımızdan da anlaşılacağı üzre yine yağmur yağdı! Sanırım ben tepemde yağmur bulutuyla dolaşıyorum! Biz çıkana kadar lokum gibiydi hava.. =)


Veeeee.. Kız Kulesi'ne veda...

Yağmurda ve flaşsız böyle kareler çıktı ortaya ama bize bi hatıra kalması yeterdi! =)))

Güzeldi.. ve bittiiiii..
Hiç bitmese özel olmazdı zaten.. İyi ki bitti!..

Sıradakiiiii =)))

13 Ekim 2010 Çarşamba

Ne iyi ettim de doğdum yahuuuuu! =))))

Bi şey oldu 24 yıl önce bugün..
Biraz gecikmeli de olsa ben doğdum!
Bari doğumum normal olsaydı.. Vaktinde yani! =)
Olmadı..
Vakitli şeyler bana göre değil pek.. O zamandan belliymiş!.. Adam olacak çocuk işte..

Doğduğum için değil, annem beni doğurduğu için mutluyum bugün..
Sabah aradı, "iyi ki doğmuşsun, iyi ki benim kızım olmuşsun" dedi!
Yok bi yanlışlık var.. "Asıl iyi ki 'sen' doğurmuşsun" beni dedim..
Duygusal anlar yaşadık yine sabah sabah! =)

Saat: 11:15... Tam doğduğum saat.. Çiçekçi geldi! 
Bu kadar ince kim olabilirdi ki?!
Doğduğum saati tek bilen insan.. 
Annem! =)))

Bu arada evli ilk doğumgünüm bu.. Sevdiğim adam var yanımda! İlginç bi hismiş.. Gece yarısı karşı koltuktan gelip sarılması, iyi ki doğdun diyerek uyutması.. Şefkat patlaması yaşıyorum! =))

24'ü devirdik, 25'e doğru yol alıyoruz birlikte.. Ne yaş almak, ne yaşlanmak, ne de büyümek benimkisi..
İçimde hala aynı balonlu, pamuk şekerli kız var.. =)))
Salıncaklara koşan..
Dengesiz sevgi ve sevinç kullanan..

Karşımda renkli vazom, ayıcıklı çiçeğim.. Yeni yaşımı karşılıyorum! 
Evet yahuuu..
İyi ki doğdum! =)


p.s. fotoğraf yükleyemedim.. takıldı blog.. neyyyyse.. sonra yüklerim artık!

10 Ekim 2010 Pazar

Duygu/sal haftasonu..

Duygusalım..
Hatta duygu/sal'ım..
Saldım duygularımı gitti.. 
Düğün öncesi psikolojim hortladı sanırım.. 
Her şey yazlık/kışlık dönüşümü yüzünden oldu! 
Bilen bilir, benim atkı bere takıntım sonsuzdur.. Evlilik öncesinde annemle yaptığımız büyüüüük eleme sonucu atkı berelerimin yarısıyla vedalaşmak zorunda kalmıştım.. 


Kış erken gelince artık kışlıkların çıkma vaktidir dedim, demez olaydım! Çünkü bu elenmiş haliyle bile atkı ve berelerim sığmadı! 
Bende de üzerinize afiyet iki gündür bi göz yanması, bi sulanma vardı yerli yersiz.. Patlayıverdim! 
Neden?! 
Atkılarım sığmadı diye!
Üstelik dün yeni bi şapkam bile olmuştu.. 
Onlar sığmadıkça sinirlendim, annemi özledim.. Hep birlikte yapardık bu dönüşümleri.. Belki de en çok ona ağladım.. 

Yetmedi, etkileri bugün de devam etti.. 
Sürekli doldu gözlerim.. 
Bazen taştı bile!
Evet, sanırım annemle aynı evde olmayı özledim..

Burda susmalıyım galiba!

Yoksaa..

8 Ekim 2010 Cuma

Yağmur başa vurunca.. =)

Yok..
Yapamicam..
Bugün şöööyle romantik, yağmurlu bi post beklemeyin benden.. Yağmur herkesin başına vurmuştu bugün ve romantizmin yanından geçmiyordu!


He şimdi kocam ellerinde çiçekler kapımda sırılsıklam gelmiş olsa romantik olmaz mıydı, olurdu! Ama kendisi gayet uykulu bi sesle aradı bi şey lazım mı diye.. Markete girmek ister bi hali bile yoktu.. Anca buzdolabı poşedini alıp gelebilir gibi görünüyor şu an.. Buna da şükür =))

Ne diyodum.. Evet.. Sabah herşey kütüphaneye gitme amacıyla başlamıştı oysa..
Bi kalktım! O da ne!?!
Yoğun bi ıslaklık var sokakta.. Hava zaten karanlık..
Bi de ben akıllı insan bütün çizmelerimi annemin evinde bırakmışım..
Evin kışıyla ilk defa tanışıyorum ya..
Kış gelmez bu eve sandım herhalde, ya da çok uzaktı kış. Çabuk geleceğini tahmin edemedik..
Ama geldi..

Anne kahvaltıya çağırıldı, ayakta malum bez pabuçlarla sokağa çıkıldı ve bot alındı fırsattan istifade.. Ama çok sevgili annemin de aklına şu çocuğa çizmelerini götüreyim demek gelmedi..
Neyse kapının önündeki arabaya 10 saniyede sıçana dönmek suretiyle binildi.. Analı-kızlı alışveriş merkezlerinden nefret eden tipler olarak en yakın alışveriş merkezine gidildi.. Her zamanki gibi plansız alışveriş yapıldı.. =))

Fotoğrafını çekemediğim muhteşem bi fötr denendi.. Akıllarda malum kişi! =))
Ve güne şunlar damgasını vurdu...

Kapalı şemsiyesine ıslanmamak için kafasını sokan  bir adam..
"Pizza yemeyelim, çok hamur işi yedik bugün.. Gel makarna yapalım!" diyen, makarnaya sebze muamelesi yapan bir anne..
Televizyonda mesleğini "Türkçe ve Matematik Öğretmeni" olarak okuduğum kadının Trafik ve Direksiyon Öğretmeni çıkması... Bunun annem tarafından yüzüme vurulması.. 
=)) 
Heee.. Kütüphane?! 
Eve taşındı.. 
Bu haftasonu blog değil, bildirimi yazmalıyım!
Bana şans dileyin eyyy ahaliii.. 



6 Ekim 2010 Çarşamba

Eylil'den sonra ne vardı?!.. EKÜM! =))

Dün mutsuzdum biraz malumunuz..
Önceki gün beni mutsuz eden olay yüzünden iş çıkışı omuzlarım çökmüş bi halde, hırsımı kaldırımdan çıkara çıkara yürüdüm.. Biraz da acelem vardı..
Ne kadar mutsuz olsam daaa beni çooook sevdiğim iki kişi bekliyordu City's alışveriş merkezinde. Sevgili Finlandiya'lı misafirlerimiz ve uzuuun yatak haftasından sonra ilk iş günümdü Pazartesi. Erken kaçamadım.. Bütün gün onlardaydı aklım ve gerek sesli gerek yazılı olarak maydanoz oldum günlerine ara ara.. =)))
Neyse en nihayetinde bana yakın olmak için Nişantaşı'na geldiler. Hiç umudum yoktu bu buluşmadan aslında.  Ayçi'nin Eylil gelişinde eşkiyalık yapıp iki günü birden zapt ettiğimden bu sefer ısrar da edemicektim.. Ama gerek kalmadı..
Eküm'de de Ayçi haftası yarattık =))
Birbirimizi görmemiz yine biraz olaylı oldu aslında.. Alt kattan el sallıyoruz dediler ama çırpınışlarını benden başka herkes gördü! Dalin standındaki kızlar "Arkadaşlarınız şurda galiba" dediler..  "Yaaa evet.. Teşekkürler, kem küm.." diyerrek uçtum yanlarına..
Geçirdiğimiz süre çok uzun değildi ama bol dedikodu ve fotoğraf bizimleydi yine..
Üstelik sonundaaaa Ceydayla da buluşabildik! İstanbul'un iki ucunda oturan insanlar olarak bizi Samsun'dan gelen Ayçi'nin buluşturması çok acıklı! =))


Ayçi'yle yanak yanağa normal bi fotoğrafımız olsun dedik.. Ama sanırım senkronu tutturamadık! Bu sefer o gaayet dinlenmiş ve güzel, bense yorgun ve berbat görünüyorum! =)


Ama sonra normal fotoğraf sevdasından da vazgeçtik! =)


Klasiğimizi üçledikkk.. =)


İki fotoğrafçının fotoğrafını çektim bol bol! Hem de onların makineleriyle.. Ve evet itiraf ediyorum, çok zevkliydi ama elime yakışmıyoduuu! =))


Başkasına çektirirken bile niye böyle iki büklüm durduğumu anlamlandıramadık ayrıca.. =)))

Ayrılmadan önce metroda bööööyle kocamannn gülüyoduk hepimiz =))


Bu kadar değil fotoğraflar tabii ki.. İki fotoğrafçıyla sokağa çıkar da bu kadarla yetinir mi insan.. Diğerleri için Ayçi'yi bekliyoruz ailecek.. =))

5 Ekim 2010 Salı

Ağır..

mutsuzum bugün.. kelimenin hakkını veriyorum.. 
hak etmediğim şeyler duymaya alışık değilim.. bu kadar sert bi dünyanın insanı olamayabilirim.. 
mücadele de bi yere kadar.. 
dürüst olmanın, herşeyi olduğu gibi anlatmanın, bi şey isterken yalan atmamanın cezasını çekiyorum dünden beri.. 
dün akşam o kadar güzeldi ki aslında..
ama güzel şeyler bitince gerçeğe dönüyosun ya tekrar.. 
daha da ağır geliyo gerçekler..
ağır!
:(

omuzlarım düştü bugün.. harflerim küçüldü.. kaçmak istiyorum her şeyi bırakıp..


bugün bana
ağır..